İSKELEDEN, ATATÜRK STADYUMUNA GİDEN YOLDA, DOĞAN AŞK...
Benim çocukluğum, baba tarafımın kaleiçili olması, anne tarafımın da Şarampole yakın Muratpaşa mahallesinden olması sebebiyle , Antalya’nın bu iki özel bölgesinde geçti. Rahmetli Babam İskelede, sevilen, sayılan bir kişilikti. Lakabı ise ‘’Mehmet Kaptan‘’ eskilerin tabiri ile ö dönem çok Mehmet isminde insan olduğu için ‘’Bahrumun Mehmet ‘’ ( Bunun sebebi , dedem rahmetli Bahrum Kaptan lakabı ile anılırdı.)
Hiç unutmam, bir yaz günü hafta sonu idi, 7 yaşında idim. Babamın yanında iskeledeydim. Babam elimden tuttu. Gel bakalım seni bir yere götüreceğim dedi… O zamanın iskelesinde yolcu tekneleri vardı. En küçüğü 6 metre , en büyüğü 12 metre boylarında. Bu Tekneler özellikle yazın, hafta sonları yolcu gezdirirlerdi. Bir bölümü Lara tarafına ‘’Şelalelere, Mağaralara ‘’ bir kısmı da ‘’ Konyaaltı, Arap suyu Plajına’’ gidiyorlardı. Bu teknelerden iki tanesi, babama aitti. Birinin adı ‘’Akbükü diğeri de ‘’ Muratpaşa’’ idi.
Muratpaşa Teknesi, Muratpaşa Camisinin avlusunda yapıldığı için, Bu caminin adını taşıyordu.onunda çok özel bir hikayesi var, sonraki yazılarımda anlatırım….
Babamla ile lara tarafına giden, Muratpaşa teknesine bindik. Allah rahmet eylesin ’’ Afilli Mustafa ‘’ teknenin kaptanıydı. Adalar plajına geldiğimizde, babam, Mustafa yanaş dedi. Tekne kayalara yanaştı ,babam ve ben oradan inip, Adalar plajının, merdivenlerinden, Karaalioğlu parkına çıktık., oradan da Atatürk Stadyumuna geldik. benim ilk Stadyum ve Antalyaspor ile tanışmam ,Yüreğime Futbol sevgisinin Antalyaspor aşkının ,düştüğü o gündür….
Bu sevgi, her geçen gün büyüdü… Evimizin bahçesine kale yapıp, mahalle ve sınıf arkadaşlarımla, fırsat buldukça, her zamanı Futbol oynayarak geçiriyordum. mahalle aralarında, bulduğumuz alanlarda ,. Müze kapısını kale yapar, tek kale maçlar yapardık.
Çocukluk ve mahalle arkadaşım, Emin Altıner’in evlerinin sokaklarında, Tophane altındaki arsa da, okulda ,aklımda hep top oynamak vardı. Bazen Metin Ünal, bazen Mustafa Akdoğan, bezende Hüseyin Esti oluyorduk.
O mahalle maçlarında, Muratpaşa Camisinin bahçesindeki, ağaçlara çok çalım, atmışlığım vardır….
Sınıf arkadaşım, benim gibi Futbol sevdalısı, İlhami Kaplan la rahmetli öğretmenimiz, Ahmet bey tarafından, teneffüs aralarında, top oynayıp, terliyoruz diyerek, az kulaklarımız da çekilmedi…
Antalya da ,nerede arsa bulursak, orada mahalle maçları yapardık. En iyi sahalarımızdan bir tanesi, Andızlı mezarlığındaki , CİRİT arsası idi.
Muratpaşa Camisinin yola bakan tarafında, büyük bir havuz var dı. Tamamen beton ,en düz zeminli sahamız orasıydı. Saatlerce orada top oynardık. Yol tarafından gelen geçenlerde bizleri izlerdi. Onlar sanki bizim ilk tribün seyircilerimiz di…
Zaman geçtikçe, bu sevda Antalyaspor’un fırsat buldukça, her antrenmanlarını izleyen, maçlarını iple çeken, bir fanatizme dönüştü.
Aynı zamanda, hem okul takımında, hem de ilk kulübüm Kırkgöz Sporda futbol oynamaya başlamıştım.
Atatürk Stadyumuna ilk çıktığım günü hatırlıyorum, anlatılmaz bir heyecan, 16 yaşındaydım. Abilerimle beraber, hayallerini kurduğum , stat da, ayaklarım çimlerde idi… Devre arası, soyunma odasında, o Temmuz sıcağının hararetiyle, elden ele dolaşan, büyük su bidonunu hiç unutamam…
Ben ki, başkalarının kullandığı bardaktan su içmeyen, o bidona nasıl sarıldığım, kana kana su içtiğim, BUGÜNKİ GİBİ GÖZÜMÜN ÖNÜNDE…
Gençlere hep bu gibi örneklerle, mutlaka hayatlarına sporu sokmalarını tavsiye etmişimdir. Çünkü özellikle takım sporu yapan, insanların, paylaşma, dostluk, sosyalleşme ve dahası kötü alışkanlıklardan, uzaklaşma gibi özellikleri oluşuyor… aynı zamanda spor onların yaşam biçimlerini ve insani özelliklerini geliştiriyor….
Üç yıl Kırkgöz de oynadıktan sonra, o hayallerimi süsleyen Antalyaspor formasına kavuştum. Rahmetli Mehmet Sındıraç’ın beni Kırkgözden alma çabasını asla unutamam. Transferin son gününde Kırkgöz beni bırakmayı kabul etti. Antalyaspor Amatör takımına transfer oldum. Burada çok genç bir kadro ile çok başarılı üst üste üç yıl şampiyon olan takımda oynadım.
Unutulmaz yıllardı, çok anılar var ama, bu satırlara sığmaz. … Üç Yılın sonunda ise Alanya spor maceram başladı, araya askerlik girdi ,askerlik dönüşü, dolu dolu beş yıl da Alanya da Oynadım… Bu beş yılda Bir Şampiyonluk da orada yaşadım…Orada kurduğum dostlukları arkadaşlıkları ve yaşanmışlıkları asla unutamam..
Daha sonra, Antalya’nın bence en özel takımı ,Talyaspor yıllarım başladı… Yıllardır tanıdığım dostlarımla, buluşmak çok keyifliydi. bir şampiyonluk da orada yaşadım…
Kaybettiğimiz Rahmetli Ergüder abi, Erdal abi, Arap Bülent Nurlar içinde uyusunlar. Bugün hala zaman zaman toplanıp, Talya geceleri yaparız. Anıları, yaşanmışlıkları tekrar yaşarız ve hatırlarız. Tüm dostlarıma sağlıklar diliyorum…
Futbolculuk bitince, yöneticilik zamanı başladı. Alanya sporun 3 lige çıktığı sene, kadroyu kurma görevini ve takım menajerliğini bana verdiler. Bu sahanın içinden dışına çıktığım yıldır.
Daha sonra Kemerspor Asbaşkanlığı ve 3.ligde Şampiyonluk….Ertesi yıl , Antalyaspor Hasan Subaşının Başkanlığındaki yönetiminde, Genel Kaptanlık. Özellikle, Antalyaspor da Futbol Şubesinde , birlikte olduğum, eski takım arkadaşım Turgay Soyer ile birlikte oluşturduğumuz kadro Antalyaspor’u 10 yıl taşıdı. Büyük gurur ve onurla Dolu dolu geçen iki yılın sonunda, Antalyaspor genel kaptanlığından ayrıldım.
Fakat, Futboldan yine kopamadım. Dedim ya, bir kere, futbol kanımıza işlemiş atılmıyor .Muhtelif gazeteler ve dergilerde Antalyaspor üzerine yazılar yazdım.
Dostlarımla Televizyon programları yaptık. Halen de devam ediyoruz.
Amacımız sevdamız, Antalya Sporumuza bir nebzede olsa katkı verebilmek. Hayat bana çok sevdiğim, bir hobi ve o hobinin yarattığı sevda verdi. Adı ANTALYASPOR.. çok mutluyum ki, hem formasını giymek hem de yöneticiliğini yapmak kısmet oldu.
İŞTE BENİM İSKELEDE BAŞLAYAN, MEZARA KADAR SÜRECEK SEVDAMIN HİKAYESİ..