Bugun...
SON DAKİKA

DAĞDAN BAKAN GÖZLER…

 Tarih: 24-08-2022 14:21:00  -   Güncelleme: 26-08-2022 11:23:00
Emin Altıner

Vatani görevini yapmayan üniversite mezunlarının aşırı yığılması sonucunda, Genel Kurmay Başkanlığı kısa dönem uygulaması başlatmıştı…

 

Bende kısa dönem Vatani görevimi yapmak üzere 1982 yılının 3 Temmuz günü Erzincan’da 59. Topçu Er Eğitim Tugayına teslim olmak için, bir gün önceden Erzincan’da Urartu Otel’e yerleştim…

Ertesi gün aynı otelde kaldığımız, Efe Aydan, Korhan Abay gibi ünlüler ile saçlarımızı kestirip Nizamiye kapısının önüne geldiğimizde mahşeri bir kalabalık vardı…

 

Bizleri gruplar halinde içeri alırken, kısa boylu bir onbaşı, Efe Aydan’a dönüp “ Ey Asker, orada havalar nasıl ?” deyince, askerliğin güzel geçeceğine daha ilk anda inanmıştık…

Antalyalı dostlar, Mustafa Cengiz, İbrahim Cephaneci, Mehmet Cender, Niyazi Akdağ ile Üniversite ve sosyal hayattan dostlarım Aslan Özşahin, Kazım Sayacı, Mustafa Şimşek, İlham Sıdal’la birlikte, birçok da yeni dostlar edinerek, dört ay boyunca aynı kaderi paylaşacak ve de Askerlik görevimizi ifa etmenin gururu ile özlemle memleketlerimize dönecek, ailelerimize kavuşacaktık…

 

Tabii ki, yığınla anı, hatıra ve de yaşanmışlıklarla birlikte…

 

Bizler Erzincan’a gelirken birçok Üniversite mezunu ile birlikte mesleklerimizden nasıl istifade edileceğini, önerilen işler karşısında ne yapmamız gerektiğinin heyecanlı bir şekilde hayalini kurarken, mesleklerimize ve yeteneklerimize göre bizleri ayırmadan, verdikleri kimimize bol, kimimize dar gelen kıyafetlerimiz ile hayallerimize ve beklentilerimize noktayı daha ilk günden koymuştuk…

 

Bir yüzme havuzuna, bir oturma bankına verilen cezayı burada ilk kez görmüş ve burada başka bir hayata adapte olmaya çalışmıştık…

Tugayın uçsuz bucaksız eğitim alanlarının güneyinde 3. Ordu ve Erzincan, kuzeyinde ise dağlar bulunuyordu…

Hepimizde Keşiş dağının eteklerinde olan 59. Topçu Tugayında idik ama değişik birliklere dağıldık…

Yaş ortalaması 30 olan yedi bin üniversite mezununun Uçaksavar Taburu bataryaları, Ağır Topçu Taburu, Orta Ağır Topçu Taburu, Hafif Topçu Taburu’ na dağıtımları yapılmıştı.

 

Sonrasında ise topçu isek topa, uçaksavar’cı isek uçaksavara sadece 30 Ağustos töreninde, finalde de yemin töreninde elimizi koyabilmenin gururunu yaşamıştık…

 

ERZİNCAN’A BİR NEVİ ASKER KENTİ DİYEBİLİRİZ…

Şehrin ekonomisinin varlık nedeni 6-7 bin kişilik tugay idi…

Erzincan Antalya’dan sonra yeşili fevkalade az bir coğrafya olduğu için, bizler hafta sonu iznine çıkınca yeşil kıyafetlerimizle her taraf yemyeşil olur ve esnaf bayram ederdi…

 

BİZ EĞİTİM ALANINDA EĞİTİM YAPARKEN 10 EYLÜL 1982’DE KEŞİŞ DAĞI’NDA BİR HAREKETLİLİK VARDI…

Daha önce tugay içerisinde anonsları yapılmış ve gönüllülerin müracaat etmesi istenmişti…

Duyduğumuza göre Ağır Topçu bataryasından bir arkadaş Paşa’nın izniyle gönüllülerin yardımı ile Keşiş Dağına 12.5 dönüm büyüklüğünde Atatürk’ün portresini yapacakmış…

Daha önce hiç bu kadar büyüğü yapılmamış bir portre komple tugayı, Erzincan’ı ve de Anadolu’ yu izleyecekmiş…

Bu eser için tugaydan dağa gönderilecek toplam 3000 kişi gönüllü seçilmişti…

Askerliğimizin bitmesine 1.5 ay gibi bir zaman kalmıştı, Kara ikliminin hakim olduğu Erzincan’da aylardan Eylül ve Keşiş dağı yüksekte olduğu için hava şartlarının daha da ağır olması nedeniyle bizlere bu işin dönemimiz bitinceye kadar bitmesi mümkün gözükmüyordu…

 

MÜMKÜN OLMAYANI GERÇEKLEŞTİRDİLER…

10 Ekim 1982 günü, tam bir ay sonra ortaya müthiş bir eser çıktı… Mücadelelerini yakından görmesek de, büyük bir azim ve emek gerektiren bu eser karşısında, hiç birisini tanımasam da aynı tugay içersin de olmaktan bile gurur duyduğum, ressam arkadaşı ve gönüller ordusunu ben dahil herkes çok takdir etmişti…

 

ARADAN YILLAR GEÇTİ…

23 Ekim 2018 tarihinde Salı grubunun sabah kahvaltısında konuklar var, konukların arasında “Ben Bir Türk Zabitiyim”, “Batıktan Çıkan Kahraman Topçu Yüzbaşı Mustafa Ertuğrul”, “Dağdan Bakan Gözler”, “ Hikayeleri ve Efsaneleriyle Türkiye’nin Tarihi-Ulu Çınarları” gibi kitapların yazarı Sayın Mustafa Aydemir’de vardı…

 

CV’ si okunurken “1953 yılında Antalya'da Kaleiçi’nde doğduğunu, 1972'de Antalya Lisesi'nden, mezun olduğunu. Denizlerde geçen bir çocukluğun ardından, Sualtı Milli Takımı'nda ülkemizi temsil ettiğini,

 

Federasyon Kupası paletli yüzme yarışmalarında İstanbul ve Türkiye 1. leri kazandığını,

1974 yılında kurduğu şirketi ile fabrikalaşarak başta Rusya, Orta Asya Türkiye Cumhuriyetleri ve Balkanlar olmak üzere birçok başarılı projelere imza attığını, Özbekistan’dan devlet teşekkür belgesi aldığını,

 

1977 yılında, Teksas Üniversitesi adına Prof. George Bass ekibi ile Serçe Limanında Ortaçağ Fatimi Batığı kazısında çalıştığını,

İstanbul Üniversitesi Marmara Adası Bizans Batık kazılarına katıldığını,

 

1.ve 2.  Dünya Savaşı Batıklarını araştırdığını, Antik batıklara ve Çanakkale savaş batıklarına daldığını,

1981'den bugüne dek İstanbul Arkeoloji Müzesi'ne kayıtlı, dünyanın en büyük amfora koleksiyonlarından birini oluşturduğunu,

1982 yılında Erzincan‘ın Keşiş dağına 30 günde 3000 gönüllü asker ile Atamızın dev posterini yaptığını, halen dünyanın en büyük portresi sayılan ve yapımında beş kuruş harcanmayan portrenin 2009 yılında ABD’ de ki SMİTHSONİAN MÜZESİ tarafından dünyanın yüz sıra dışı eserinden biri sayıldığını,

 

1995 yılında Antalya-Kemer açıklarında daldığı Fransız Savaş gemisi Paris II batığını, 9 yıl boyunca araştırıp, bu batığın sırlarını çözerek unutulmuş bir tarihi su yüzüne çıkardığını ve bunu ''Ben Bir Türk Zabitiyim-Topçu Yüzbaşı Mustafa Ertuğrul '' adlı kitapla belgeselleştirdiğini,

 

Marmara Adasındaki DENİZ MÜZESİ’nin kurucularından olup, aynı zamanda müzeye eserler bağışladığı,

COUSTEAU Ekibi ile daldığını ve birlikte iki uluslararası konferansta yer aldığını,

Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri başta olmak üzere birçok üniversite, belediye ve sivil toplum kuruluşlarında konferanslar verdiğini,

40 yılı aşkın bir süre trol ağlarına takılanlardan topladığı antik dönem amforalarıyla dünyanın en büyük koleksiyonunu oluşturduğunu,

Kurucusu olduğu arkeolojik eser koleksiyoncuları derneği üyelerinin katılımı ile ülkemize iddalı bir DENİZ MÜZESİ kazandırmak için yeni projeler hazırladığını,

Devlet Güzel Sanatlar Akademisi mezunu olup, aynı okuldan “ Sanat ve Sanat Tarihi” ile İstanbul Üniversitesinden “ Müzecilik ve Müze Yönetimi” konularında iki yüksek lisans sahibi olduğunu.

 

ATLAS ve TARİH dergileri dahil yayınlanmış 200’ün üzerinde makalesi ve beş araştırma kitabı olduğunu öğrendim…

 

CV’SİNDEN, ERZİNCAN’DAKİ O KAHRAMAN RESSAMIN SAYIN MUSTAFA AYDEMİR OLDUĞUNU ÖĞRENDİM…

” O Dağdan Bakan Gözler” yapılırken şahit olan ve bir aylık bir süreçte bunun yetişmesinin mümkün olamayacağını düşünüp, sadece bir aylık bir askerlik kaçamağı için yaratılmış bir fırsat olarak yorumlayan ve de bitirildiğini görüp, tanımamış olsam da, böyle bir başarıdan ötürü ressamı ve arkadaki ekibi ile aynı tugayda olabilmekten onur duyan ben, karşımda bu işin kahramanının oturduğunu ve de Antalyalı, hem de Kaleiçi’li olduğunu öğrenince çok duygulanmıştım…

 

GEÇ GELEN BİR ABİ – KARDEŞ BİRLİKTELİĞİ…

2018 Senesinde karşılaşmış olsak da, mazimiz 1982 de Erzincan’da askerlik döneminden daha da eskiye Kaleiçi’ne dayanmakta idi… Çünkü İskelemizin unutulmaz siması Nur içinde yatsın Kurtuluş savaşı şehidimiz Hüsnü Kaptan’ın torunu, Rahmetli Mustafa Ekizler Kaptan’ın da yeğeni idi…

 

O GÜNDEN SONRA GEÇMİŞİN DE ACISINI ÇIKARMAK İÇİN SIK SIK BERABER OLDUK…

Kitabını tüm dostlarıma okumalarını tavsiye ederim… Dağa yapılacak portrenin kabulü için verilen mücadele, Bir aylık süreçte yaşanan bin bir zorluk, iki defa Mustafa Abime yapılan linç girişimi, ölümden dönüşü ve tüm bunların neticesinde ortaya çıkan müthiş bir eser…

Mustafa Abim, hayata geçirdiği eseri için,  “Doğal taşlarla Erzincan’ın Keşiş Dağının yamacına yapılan 7565 metrekarelik, dünyanın en büyük portresi, dünyanın en büyük adamına, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e ait…”.diyor…

 

KİTAP İÇİN YAZILAN YORUMLAR MUHTEŞEM…

Turgut Özakman;

“Bu kitapta Bir Çılgın Türk'ün hikayesini okuyacaksınız. Gençlerimize mesajım şudur: “Sevgili gençler! Yurdumuzu sadece sevmemiz yetmez. Onu çok sevmeliyiz. Gerekirse çılgınca...”

 

Prof. Dr. Turan Yazgan;

“Okuduğum en güzel kitap. Gençlerimizin bu kitaptan alacağı mutlaka çok dersler vardır.  Bu kitabın mutlaka filmi olmalıdır…”

 

Prof. Dr. Oktay Aslanpa;

“Müthiş bir eser! Müthiş bir kitap! Müthiş bir film senaryosu... Bu eseri yakından görmek için çok sayıda ziyaretçinin Erzincan’a gideceğine inanıyorum.”

 

Eyüp Aslan-Em. Topçu Albay diyor ki;

 

“Erzincan Dağlarında komutan kimdi? Belli değildi. Er Mustafa Aydemir mi? Binbaşı Yılmaz Bahar mı? Teğmen Eyüp Aslan mı? Tuğgeneral Hidayet Güngör mü?

Olacak şey değil.

Askerlik kurallarına ters ve tarihte örneği olmayan bir uygulama...

Ama oldu.”

 

MUSTAFA AĞABEYİM HAKLI OLARAK ÇOK DERTLİ…

Maalesef kimliği bilinmeyen kişiler, Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden kazıyamayınca, son zamanlarda portreyi hedef aldı. Portre taş taş söküldü, otlarla çevrelendi.

 

“Eserimin korunması için yaptığım girişimlerden henüz bir sonuç alamadım. Erzincan Valiliğini,3’üncü Ordu Komutanlığını ve diğer yetkililer ile Türk halkını, Atatürk’ün en büyük portresini korumaya çağırıyorum…” diyor,  Mustafa Ağabeyim…

 

ATATÜRK aşkını, ölümsüzlüğünü, eserlerini bir coşku içerisinde o kadar güzel anlatıyor ki, bende büyük bir aşkla dinliyorum…

 

ONU KALPLERDEN SİLEMEZLER…

“Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurucusu Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, bazı çevrelerin her türlü karalama kampanyasına rağmen kalplerden silinemez, aksine her geçen gün daha da büyüyor.”

 

ESERLERİ SAYMAKLA BİTMEZ…

“10 Kasım 1938’de henüz 57 yaşında vefat ettiğinde, geride genç bir Cumhuriyet, bilimle beslenen bir gençlik, pilotluk dahil pek çok mesleği icra eden kadınlar, 4000 km’den fazla ilave demiryolu ağı, fabrikalar bıraktı.

 

Memleketi “mekteplerle” donattı, çağdaş bilgiyi Türkiye’ye kazandırmak için yurt dışına öğrenciler gönderdi.

 

Bunlar arasında Türkiye Şişe Cam Fabrikaları A.Ş. Genel Müdürlüğü yapan Şahap Kocatopçu, ünlü arkeologlar Ekrem Akurgal ve Jale İnan, Afif Erzen, Suat Yakup Baydur, İsveç’te atletizm okuyan Vildan Aşir Savaşır, bir ara başbakanlık da yapan bilim adamı Ordinaryüs Prof. Dr. Sadi Irmak da vardı.

 

Atatürk, yurt dışına gönderdiği gençlere, “sizleri bir kıvılcım olarak gönderiyorum, birer alev topları olarak döneceksiniz” telgrafı çekmeyi de ihmal etmemişti.”

 

SAĞLIK ALANINDA DA 1928 YILINDA REFİK SAYDAM HIFZISIHHA ENSTİTÜSÜNÜ KURDURDU…

“Aşı ve serumda dışa bağımlılığa son verdi. Bütün bunlar, derin bilgi birikimiyle gerçekleştirildi.

 

Cepheden cepheye koşmasına rağmen, 57 yıllık yaşamında, altlarını çizerek 3937 kitap okudu, “Geometri” dahil 9 kitap yazdı.

 

Savaştan bitkin çıkmış, Osmanlı Devleti’nin borçlarını sırtlanmış Türkiye’yi, küllerinden yeniden canlandırdı, Türkiye’nin ilk uçak fabrikası da 1926 yılında onun döneminde Kayseri’de açıldı.

 

Yaşamı boyunca Türk halkının “Ulu Önder”i oldu ama çok da düşman edindi.

 

Kurtuluş Savaşı sırasında yabancı güçlerle iş birliği yaparak ayaklanan kesimler, yeniliklerden de haz etmedi ve bunları bahane ederek zaman zaman devlete karşı ayaklandı.”

 

ANCAK HALKIN İÇERİSİNDE Kİ ATATÜRK SEVGİSİ YOK EDİLEMEDİ…

“ Anadolu’da yaşlıların evlerinde hala Atatürk köşeleri, salonları süslemeye devam ediyor. Benim sevgili babamın salonunda da Atatürk köşesi hep oldu, tozları itinayla alındı.

 

Pek çok ülkenin kurucu liderleri var: Washington, Mao, Lenin, Gandhi…

 

Ama hiçbiri, kalplerde onun kadar derin iz bırakmadı.”

 

MUSTAFA AĞABEYİM ANLATTIKLARI İLE O KADAR HAKLI Kİ, ANADOLU’ YU YOK ETMEYE ÇALIŞAN DEVLET ADAMLARI BİLE HATALARINI ANLADILAR…

KURTULUŞ SAVAŞI’ nda ANADOLU’ yu yakıp yıkan, sonunda ATATÜRK’ ün karşısında tarihi bir yenilgiye uğrayan Yunan ordularını başkomutanı ve Yunanistan’ın önde gelen devlet adamlarından Elefterios Venizelos, o güne kadar tarihte örneği yaşanmamış bir davranış ortaya koydu.

 

12 Ocak 1934 tarihinde Nobel Barış Ödülü Komitesi başkanlığına bir mektup yazdı. ATATÜRK’ ü, Nobel Barış Ödülüne aday gösterdi.

DÜNYANIN BİRÇOK ŞEHRİNDE AZİZ HATIRASI VAR…

CUMHURİYETİMİZİN kurucusu olan ATATÜRK’ ün adına ülkemizin her şehrinde, caddesinde, meydanında ya da parkında rastlıyoruz elbette; ancak ulu önderin isminin verildiği meydanlar hatta anıtlar, parklar ve okullar, dünyanın 26 ÜLKESİNDE, 27 ŞEHRİNDE bulunuyor.

Yalnızca ülkemiz için değil tüm dünya ülkeleri için çok özel bir yere sahip olan Ulu Önder MUSTAFA KEMAL ATATÜRK…

 

MUSTAFA ABİM İLE SOHBET EDERKEN SÖZLERİNE SON NOKTAYI ÖYLESİNE ANLAMLI VE GÜZEL KOYDU Kİ…

“ Merak etme Emin’ ciğim, ATATÜRK düşmanları, yapmış olduğumuz portreyi o dağdan 200 defa silseler de bizler onu 1000 defa yeniden yaparız… Kalplerimizde ki Atatürk sevgisi bu gücü bizlere fazlası ile veriyor…”

 

HAKLISIN MUSTAFA AĞABEYCİM …

Ercincan’ın Keşiş Dağında çizmiş olduğunuz ATATÜRK’ÜMÜZÜN o muhteşem portresinden tek tek taşları sökseler de, beyinlerimizden ve yüreklerimizden ASLA sökemezler…

Bizlerin MAVİ’ye olan AŞKI, şairin dediği gibi “SELANİKTE DOĞAN BİR ÇİFT GÖZ İLE BAŞLADI…”

 

O MAVİ GÖZLÜ DEV, DAĞDAN BAKAN GÖZLERLE HER ZAMAN HALKINI İZLEYECEKTİR…

 

Emeklerine, yüreğine sağlık Canım Abim… Bizlere ATATÜRK yolunda çizdiğin ufuklara, gösterdiğin hedeflere sonsuz teşekkürler ederken,

 

SON OLARAK DİYORUM Kİ;

Ey büyük ATATÜRK !

Açtığın yolda ,

Kurduğun ülkede ,

Gösterdiğin yolda

Hiç durmadan yüreyeceğime and içerim.

Varlığım;

TÜRK varlığına armağan olsun .

Ne mutlu TÜRKÜM diyene !...

  Bu yazı 8275 defa okunmuştur.
  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
  • BUGÜN ÇOK OKUNANLAR
  • BU HAFTA ÇOK OKUNANLAR
  • BU AY ÇOK OKUNANLAR
YUKARI