Bugun...
SON DAKİKA

Mahallelerimiz...

 Tarih: 02-03-2022 12:04:00
Emin Altıner

Mahallelerimiz...

24 Aralık 1965 de tüm ülkede nüfus sayımı yapılmakta idi ve sokağa çıkma yasağı ilan edilmişti…

Evimiz Kaleiçi’nde Selçuklu Mahallesi'nde Dizdar Hasan Bey sokaktaydı…

O daracık sokak sanki stadyum olmuştu, babalarımız futbol oynuyor, bizlerde BÜTÜN MAHALLE tezahürat yapıyorduk.

MAHALLE bekçimizin çalan düdüğü ile bir anda sokakta sadece birkaç terlik ve futbol topu kalmıştı…

O gün nüfus sayımında Antalya’nın nüfusu 71.833 kişi çıkmıştı…

O yıllarda, Antalya’da olduğu gibi tüm ülkemizde de MAHALLE temel yerleşim birimi olarak önemli bir yere sahipti. Çünkü MAHALLE toplumun varlığı ve sürekliliği açısından önemli idi …

MAHALLE, bir yüzünü kendine, bir yüzünü şehre dönmüş, hem kendini hem de şehri besleyen bir olguydu…

Mahalle bir kültürdü…                   

MAHALLE kültürü bizlere çok şey öğretmişti. Bunlardan en önemlisi, bence toplu yaşam kültürüne alıştırmasının yanında, değişik kültürlere sahip insanları bir araya getirerek, hem kültür aktarımına hem de kültürlerin harmanlanmasına olanak sağlamasıydı.

Mahallenin öznesi insandı…

Kişiler arasında güven duygusu hâkimdi.Kadınları, erkekleri, çocukları, dostluk ve kıskançlıkları ile tek ve bir bütündü MAHALLE…

MAHALLEYİ kuran, insanın eli, niyeti ve iradesiydi. Bu nedenle MAHALLE, temelinde insan olan iradi ve bilinçli bir kuruluştu…

Güneşi erken doğuran babalar ve geç batıran çocukları ile kadınların ve çocukların birbirine karışan sesleri ile sosyal hayatın şekillendiği tüm kent hayatının vazgeçilmezi olan, örf ve adetlerimizin en güzel yaşama şansı bulduğu mekânlardı MAHALLELER…

 

Komşuluk ilişkileri…

MAHALLE sakinlerinin, birbirine güven, saygı ve sevgiye dayalı dostlukları, akraba gibi iç içe yaşamaları, eşyalarını paylaşmaları, neşede ve kederde omuz omuza olmaları,

Oğluna kız beğenirken bile önce komşusunun fikrini alarak, “ev alma komşu al” sözünü doğrulayan,

Can ve mal kaygısının olmadığı, her evin kapısının her komşuya açık olduğu, her evde pişirilen yemeğin, karılan helvanın tüm komşularla paylaşıldığı,

Hayatın, bahçelerde şekillendiği, komşuluk hukukunun yüce değer olduğu,

Hafta da bir gün bütün hanımların toplanıp, üç su kaynatıp, tokuçla dövdükleri çamaşır günlerinde bile birlikte hareket edilen, bir kültürü anlatmaya kalksak sanırım bitiremeyiz…

Sadece benim için değil, o dönemleri yaşayan herkes için, bu saydıklarım derin anlamlar ifade etmektedir…

Mahallenin mahalle halkı üzerinde tam ve kesni bir kontrolü vardı…

Bu kontrolü kim kurar, kim sağlardı? İlk bakışta çözmek mümkün değildi, ancak iç içe yaşanınca öğreniliyordu.

MAHALLENİN toplumsal kontrolü evlerin iç ve dış hayatına kadar sokulurdu. MAHALLEDE yaşayan herkes, görünmez bir hiyerarşinin, ifade edilemeyen bir kademesinde yer alır, MAHALLENİN yazılmamış kanunlarına ister istemez ayak uydururlardı…

Toplumun muhafazakar gelenekleri ve MAHALLE toplumunun otoritesi, MAHALLENİN düzenini her türlü rahatsızlık verecek durumlardan korurdu…

Bu koruma ile zayıf olan evlerin duvarları, sanki ortaçağ kale surlarından daha da korunaklı olurdu…

 

Öyle ki, iş icabı bir evin erkeği, evden uzaklaşsa bile, MAHALLENİN yerleşik emniyeti içerisinde, o aile evinde huzur içinde yaşamına devam ederdi…

Bir evde doğum olacaksa, bu doğum doğum sokağa ve mahalleye taşardı…

Tüm MAHALLELİNİN bakışları doğum bekleyen evin üzerinde olurdu… Eve girip çıkan herkesin gözlerinde mutlu bir tebessüm aranırdı…

Sadece evin içerisinde değil, sokağında da saygı dolu bir sessizlik hakim olurdu. MAHALLE kültürünün getirdiği bir gelenekti bu…

Ev halkı dışında, komşuların, MAHALLE mescidindeki cemaatin, namaz sonrası dualarında, doğum yatağındaki komşularına, hayırlı bir kurtuluş dilemeleri, yine dile getirilemeyen, MAHALLEYE ait bir koruma kalkanı idi… Bu nedenle, sadece o ev değil, tüm MAHALLENİN olayı idi doğum…

Bu nedenledir ki, “ MAHALLENİN ÇOCUĞU” sözü çok derin bir anlam ifade etmekteydi…

Mahalleli yıllarımız oldukça ekonomik yaşanan, israf edilmeyen yıllardı…

Bakkalı, muhtarı, bekçisi, yoğurtçusu, postacısı, konuşması, adabı, selamlaşması, yardımlaşması, bayramlaşması, vedalaşması ve de birçok değerleri ile Türk toplumunun yarattığı, uzun yıllara dayanan geleneklerinin savunucusu olmuştu MAHALLELERİMİZ…

2019 yılı nüfus sayımına göre Antalya nüfusu 2.511.700 kişidir…

1965 yılından bugüne 55 yılda Antalya 35 kat büyümüş ANTALYAMIZ…

Küçük şehirlerde, kasaba ve köylerde “MAHALLE” kavramımız can çekişiyor ama Antalya’mızda dahil, büyük şehirlerimizde “MAHALLE” kavramımızı ne acıdır ki tümüyle kaybettik…

“MAHALLEMİZ” kavramı da artık mazide kaldı. Gençlerimiz uzun zamandan beri “site” diyor, “banliyö” diyor, ‘Varoş” diyor, ”uydukent” diyor ve bu kavramlar tümüyle bizlere yabancı duruyor…

 

Hâlbuki daha düne kadar, hem “MAHALLE”, hem de “MAHALLE KÜLTÜRÜ” yaşıyordu. Bu kavramlar ile birlikte toplumumuzun en kutsal değerlerinden biri olan KOMŞULUK  ilişkilerimizde sapasağlamdı.

Maalesef göçler, nüfus artışı bütün bu kutsal değerleri yok etti. MAHALLEYİ yitirdik. MAHALLE ile birlikte “MAHALLE ahlâkı”, “MAHALLE bakkalı”, ”MAHALLE imamı”, “MAHALLE bekçisi”, “MAHALLE arkadaşı”, ”MAHALLENİN arsası”, “MAHALLE mektebi”, “MAHALLENİN namusu” ve “KOMŞULUK” gibi vazgeçilmezlerimizi de kaybettik.

Dünün o unutulmaz güzelliklerini, tıpkı 1965 yılında Dizdar Hasan Bey sokakta unutulan terlikler ve futbol topumuz gibi o sokaklarda unuttuk…

Bu gün çok acıdır ki APARTMAN KOMŞULUĞUNU da kaybettik…

Yeni kuşaklar MAHALLE kültürünü bilmeden büyüyor.

Kültürel bir yozlaşma yaşıyoruz...

Karşılaşınca birbirleri ile selamlaşmayan, “günaydın” veya “iyi akşamlar” sözcüklerini birbirlerinden esirgeyen bir toplum olduk…

Çünkü…

Ev yok… Sokak yok… Sokaklarda oynayan çocuklar yok… Bahçe duvarlarının üzerinde abanarak duran yaseminler, vita tenekelerinde fesleğenler, fuller, portakal çiçeğinin genzi yakan kokusu ve de MAHALLE yok…

Yerinde, duvarlarla çevrili ve güvenlikli siteler var, rezidanslar var…

Apartman daireli sitelere KONAK denilen bir kavram var…

Bir YAŞAM BİÇİMİNDEN, bir BARINMA BİÇİMİNE dönüş var…

Artık, MAHALLE bilinci, MAHALLE teşkilatı, MAHALLE ruhu şehrin temelinde yok…

İnsan ilişkilerinden, görgü kurallarına, güvenlikten yardımlaşmaya kadar birçok toplum sorununa, artık MAHALLE MERKEZLİ düşünüp bakamadığımız için ŞEHİRİDE TAMİR EDEMİYORUZ…

 

O günleri yaşamış birisi olarak hangi sayfada kaldı MAHALLEMİZİN o güzelliği, çevir çevir bulamıyorum…

Oysa o MAHALEMİN değer verdikçe değişmeyen insanlarının sayısı artmalıydı ve yürekler dünde olduğu gibi bugünde kaynaşmalıydı…

Yaşanmışlıklara ve o günleri yaşatanlara SAYGIYLA…

Emin ALTINER

Şehrim Antalya

02- Mart 2022

 

 

  Bu yazı 1650 defa okunmuştur.
  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
  • BUGÜN ÇOK OKUNANLAR
  • BU HAFTA ÇOK OKUNANLAR
  • BU AY ÇOK OKUNANLAR
YUKARI