Bugun...
SON DAKİKA

En güzel telaşlarımızdı bayramlar...

 Tarih: 01-05-2022 10:44:00
Emin Altıner

1980 öncesi Antalya’da yaşamak oldukça ayrıcalıklı bir yaşam biçimiydi. İnsan ilişkileri yakın ve sıcaktı…

İşte o yıllara kadar, Bayramlar, bizler ve ülkemiz insanı için dini birlik, dayanışma ve beraberlik günleri idi…

Günlerce önceden bir “ Bayram Telaşı” olurdu…

Hiç unutmam Rahmetli Annem, köşe bucak temizlik yapardı. 52 kat cevizli Baklava açar, Sarı burmalar sarardı, reçeller hazırlardı. İki kolonya şişesini elime verir, “ Burhan Kilit’ten doldur, tıpalarını da değiştiriversin” derdi… Sarı burma ve baklava Kuledibi Fırınında pişer, şuruplarını evde annem dökerdi…

Bayram traşımız için babamın berber Adil Amca dan akşam 23.00 e randevu alındığını bilirim…

Anne-babadan bir şey istenildiği zaman çoğu kez alınan cevap "Bayrama az kaldı, o zaman alırız" olurdu. Yeni giysiler, oyuncaklar ve de ihtiyaçlarımız bayramdan bayrama alınırdı. Bu nedenle büyüklerimiz içinde verdikleri sözden ötürü çocuklarına bayramlık almak neredeyse bir zorunluluk gibiydi.

BAYRAMLAR VE ÇOCUKLAR…

İşte o bayramdan birkaç gün öncesinde ve bayramlarda çocukları görmeliydiniz. Yeni bir şeye sahip olmanın verdiği sevinç, mutluluk ve yüzlerdeki o ışıltı her şeye değerdi. Belki de bu sebeple eskiden iple çekilirdi bayramlar.

Hanımlar arife günü, Erkekler bayram namazından sonra kabristan ziyaretlerini yapardı…  Eve gelinir tüm ev halkı güzel bir kahvaltıdan sonra, yeni kıyafetlerini giyer, misafirler beklenirdi… 

Çocuklar için Sabahın erken saatlerinde kalkıp, sevinçle giyinmeler, gidilen ziyaretler, el öpmeler, büyüklerin verdiği hediyeler - mendiller, yenen tatlılar, toplanan şekerlerdi bayramlar… 

KÜSLER VE DARGINLAR …

Belli sebeplerden ötürü küsmüş veya dargın kalmış insanlar, böylesi özel günlerde, daha ılımlı, hoş görülü, affedici ve özür dileyici olması gerektiklerinin bilincinde olurlardı…

Çocukluğumuzun geçtiği mahalle canlı bir varlık gibiydi. Herkes birbirini tanır, aynı yaşama alanında olmanın bilinciyle birbirlerine samimiyetle davranırlardı. Geniş bir aileye sahip olan bizler, bütün akrabaları dolaşırdık. Büyüklerin ellerinden öperdik…

 

BAYRAM YERLERİ…

Bayram harçlığını aldık mı hemen bayram yerlerine giderdik, bayram yerlerimiz vardı…

Bayramın asıl eğlencesi, bayram yerleri idi… Bir dönem öyleydi en azından. Tezgahlar kurulur, ortada da bir lunapark olurdu. Pamuk şeker satanlar, baloncular, seyyar oyuncakçılar panayır alanını andıran bayram yerlerinin en büyük eğlenceleri olurdu.

Nükhet Duru’nun “Cambaz” şarkısında  

“Herkes toplanmış bayram yerinde geziniyorlar,

 Elde simitler, küçük çocuklar itişiyorlar, gülüyorlar 

Hava güneşli, herkes eş ahbap dost selamlıyor,

 Kızlar neşeli, delikanlılar bayram ediyor, gülüşüyor…” diye ne güzel tarif ediyordu bayram yerlerini…

TEBRİK KARTLARI…

Bir de tebrik kartlarımız vardı. Bayramlar yaklaşınca Tophanede bulunan postanenin önü kartpostal satıcılarıyla dolardı. Kent görüntüleri, doğa manzaraları, mutlu aile tabloları, artist resimlerinin yer aldığı kartpostallar alınıp uzaktaki dostlara ve yakınlara bayram tebrikleri yollanırdı. Önce tebrik yollanacakların listesi hazırlanır, sonra mümkünse her birine uygun bir kart seçilir, uygun zarfıyla birlikte satılan bu kartların arkasına özenle, güzel olmasına çalışılan bir yazıyla iyi dilekler aktarılırdı. Bu tebrik kartı işi, 80’lerde müzikli kartlara kadar ilerledi ve internetle birlikte birden bire yok oldu. Bazen çekmecelerinin dibinden, eski arşiv kutularından çıkan o eski bayramları hatırlatan tebrik kartlarının arkasında şöyle yazardı:

“Ailece Mübarek Şeker Bayramınızı kutlar, hayırlara vesile olmasını dileriz… En derin saygılarımızla…”

BAYRAM ŞARKILARI…

Yıllar önce Barış Manço’dan o şarkıyı dinlerken, bir bayram günüydü, 

“Bugün bayram erken kalkın çocuklar. Giyelim en güzel giysileri. Elimizde taze kır çiçekleri. Üzmeyelim bugün annemizi. “ diyordu…

İçimin burulduğunu, üzüldüğümü çok iyi hatırlıyorum. Oysa, Sevdiklerim yanımdaydı ve onları kaybetme duygusu bana uzaktı… 

Ard arda babaannemi halalarımı kaybettim, şarkıyı daha iyi anladım. Sonra gidenler arttı: Babam, annem, Mehmet ve Mustafa Koparan, Ferit Karyağdı, Ergüder Altınok, Erdal Akpınar, Yaşar Sobutay, Ali Berberoğlu, Doğan Hakyemez, Nejdet Kıvanç abilerim, hatta hiç ölmeyecekmiş gibi gelen arkadaşlarım Enver Tarhan, Bülent Oktay, Muhammet Deveci, Necip Nugay, Hüsamettin Kural, Tanju Çetinkaya ve diğerleri… O gidenler kervanına şarkının sahibi Barış Manço’da katıldı. Öldüğünü öğrendiğimde yine o şarkısını hatırladım…

“Sen gittin gideli, İçimde öyle bir sızı var ki Yalnız sen anlarsın 

Sen şimdi uzakta, Cennette meleklerle Bizi düşler, ağlarsın…” 

Öyle günler yaşadık ki, ne bayramın ne yaşamın ne de anın tadı vardı, hatta geleceğin tatsızlığı bile kendisini hissettiriyordu.

Umutsuzluk, belirsizlik, karamsarlık bayramları anlamsızlaştırmıştı.

Bunu dile getirebilmek için Şarkıcı İbo: 

“Benim balonlarım vardı, Onları kimler aldı 

 Mutlu bayramlar vardı, Kim bilir nerede kaldı…” diyor,

 Yıllar sonra Murathan Mungan bu soruya müthiş bir cevap veriyordu 

“Biz büyüdük ve kirlendi dünya…”

DÜNE ÖZLEM…

Peki, ne vardı o eski bayramlarda? “Nerede” diye aradıklarımız, peşine düştüklerimiz, özlediklerimiz, tam olarak neydi? 

Dünya kirlenirken temiz kalanın özlenmesi gayet doğal. Temizlik biraz da hafızamızda: Hatıraların temiz kısımlarını kaydediyor, bizi üzenleri yok saymayı tercih ediyoruz. Bayramlar, en değerli hatıralarımız; bunun için özlüyorduk belki. 

Yani dün BAYRAMLAR, küçüğü için de, büyüğü için de BAYRAMDI...

Hangi ara “bayram”dan uzaklaştık, bilmiyorum.  Bildiğim dünün o çocukluğumuzda ki bayramlarına ait birçok anı hala etrafımızda dolaşıyor.

Zor ve stresli yaşam şartları içerisinde herhalde bayramları tatil ve dinlenme günleri olarak görmeye başladık.

Bu nedenle de maalesef bayram ziyaretlerinin yerini mesajlar aldı, bayram yerleri mazide kaldı…

DÜNE DÖNÜŞ…

Kovid-19 sürecinde belki de unuttuğumuz, hasret kaldığımız duygulara tekrar döndük, uzun süredir aramadığımız veya hep ön planda tuttuğumuz işlerimizden ötürü arayamadığımız, birçok dostumuzu, büyüğümüzü arayarak hatırlarını sorduk. Hep birlikte evde kalarak aile olmanın keyfini yaşadık…

Eskiye bir nebzede olsa geri döndük… 

Çocukların bayram sevincini yaşayamamalarına bir diğer sebep de teknoloji idi, tabii ki teknolojinin hayatımıza kattığı rahatlık, kolaylık inkâr edilemez. Çoğu şeyi bir 'tık'la önümüze getirirken bizdeki bazı duyguları da öğütüyordu. 

Kovid-19 sürecinde bence teknolojinin tuzaklarını aşarak, ailece, çocuklarımızla hayatın eve sığabileceğini öğrendik, çocuklarımızda teknoloji dışında, anne, baba ve kardeş sevgisinin çok daha önemli olduğunu, birlik ve beraberliğin en büyük mutluluk olduğunu öğrendiler…

Kırsal yerleşim bölgelerinde, mahalleyi kaybetmediğimiz belli coğrafyalarda da görüyordum ki, Kovit-19 süreci öncesi bizler büyük bir koşuşturmanın içerisinde bayram heyecanını kaybediyormuş gibi olsak da, hala bayram harçlığı ve şekeri için koşturan çocukları görmek, zaten bu ateşin sönmediğini ifade ediyordu…

PAZAR ARİFE, PAZARTESİ BAYRAM…

Geçen bayramda covit  nedeni ile yapamadığımız kabristan ziyaretlerimizi yapacağız…

Geçen bayramda, hayattaki büyüklerimizi ziyaret edemedik, eskiden olduğu gibi yine ziyaret edeceğiz…

Evde kalmanın kaybolan bir çok değeri hatırlattığı bir ortamda dünün dayanışma ve beraberlik günleri olan dini bayramlarımızı, dünde olduğu gibi bundan sonra da aynı coşku ile yaşayacağımızın inancı ile.

Küçükten büyüğe herkesin bayramlarını kutluyorum…

Kaybettiğimiz büyüklerimize Allah’tan rahmet dilerken,

Tüm okurlarımızın bayramlarını kutluyor, sağlık ve mutluluk dolu nice bayramlar temenni ediyorum…

Emin ALTINER

  Bu yazı 1568 defa okunmuştur.
  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
  • BUGÜN ÇOK OKUNANLAR
  • BU HAFTA ÇOK OKUNANLAR
  • BU AY ÇOK OKUNANLAR
YUKARI